Geçtiğimiz
günlerde Amerika’nın yerel veri ve pazarlama platformlarından
Placeable, pazarlamacıları yakından ilgilendirebilecek bir araştırma
gerçekleştirdi. Araştırma, tüketicilerin, arama alışkanlıklarını ve
davranışlarını test etmeyi hedefliyordu. 1000 yetişkin ve 228
pazarlamacının oluşturduğu bir katılımcı grubuyla gerçekleştirilen
araştırmada, pazarlamacılardan, adeta bir tüketici gibi davranmaları
istendi.
Pazarlamacılar
tüketicilere oranla mobil yaşam tarzını daha çok benimsediklerinden
kişiselleştirme, sosyal paylaşım ve içerik oluşturma gibi konular ile
diğer katılımcılardan daha fazla ilgili görünüyorlardı.
Araştırma
kapsamında bazı ilginç sonuçlar elde edildi. Örneğin, belli bir
kategoride hedefledikleri yerel bir işletmeyi bulabilmek için arama
motorlarını kullananların, ancak yüzde 56’sı bir perakendeci, yüzde 51’i
bir restoran ve sadece yüzde 25’i bir banka ATM’si (bu kitlenin yüzde
50’si, gerekli bilgiyi, bankanın kendi sitesinden aldı) bulabildi.
Bu tür
lokasyonları arama yapanların yüzde 71’i yerel işletme araştırmasını
evlerinden yaptıklarını ve işletmeyi ilk defa ziyaret etmeden bilginin
doğruluğunu teyid etmek istediklerini söyledi. Arama yapanların yüzde
22’si bu iş için telefonlarını kullandıklarını, yüzde 7’si ise işletmeyi
bulmak için yolda arama gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Araştırmada
arama sonuçlarının kalitesi konusunda net bir soru olmamasına karşın
araştırma yapanların yüzde 71’inin evinde bu işi yapması, yüzde 65 gibi
yüksek bir oranda akıllı telefon sahipliği olan bir toplumda tuhaf
karşılanabilir. Ayrıca yerel veri sağlayan birçok portal ve rehber
sitelerine yansıyan trafiğin yüzde 40 ile 60 arasındaki bir oranın mobil
cihazlardan geldiği de bilinen bir gerçek.
İnsanların
herhangi bir işletme araştırırken veya karşılaştırma yaparken geniş
ekrana ihtiyaç duyması, bu nedenle de PC’leri veya tabletleri kullanması
bir olasılık olarak düşünülebilir. Ayrıca evden sorgulama yapanların
(yüzde 71) büyük bir kısmı da akıllı telefon kullanıyor olabilir.
Ancak araştırmanın en ilginç kısmı, yanıtlayanların büyük bölümünün marka ve işletmelere olan güven ve bağlılığını bu markaların yerelde verdikleri hizmetler açısından yitirmiş olduklarını göstermesi oldu. Bu da markalara ait olan yerel adres verilerinin yetersiz ve yanlış olmasından kaynaklanıyor. Online sorgu sonuçlarını üretenlerin yüzde 73’ü markaya ilişkin yerel bilgilerin doğru olmadığını, yüzde 67’si ise yerel işletme bilgisinin yanlışlığı nedeniyle yolda kaybolduklarını söylemiş.
Araştırma bağlamında insanların kendilerine önerilen rotaların yanlışlığından (internetteki yanlış sıralamalar ile karşılaştırıldığında) daha az yakınmaları, küçük bir çelişki gibi değerlendirilebilir. Sorunlar aynı ve tek bir nedenden kaynaklanıyor. Bu rotalar, listelerin yer aldığı veritabanlarından türetiliyor. Kötü rota yönlendirmeleri aslında kötü bir adres veritabanı anlamına geliyor.
Araştırmada
kullanıcıların kişiselleştirilmiş promosyonlara karşı tepkileri de
soruldu. Katılımcıların yüzde 55’i (pazarlamacıların yüzde 72’si)
önerilen fikri benimsedikleri görüldü, yüzde 45’i ise büyük olasılıkla
mahremiyetlerini korumak adına yapılan teklifle ilgilenmedikleri
anlaşıldı.
Bu
noktada tüketicilerin, kişiselleştirme ve bu tür yöntemlerin arka planı
konusunda kararsız kaldıkları tahmin edilebilir. Tüketici araştırmaları
ile ünlü Pew, iki yıl önce yaptığı bir çalışmada tüketicilerin özellikle
arama sorgularına bağlı olarak yapılan özelleştirme işinden hiç mi hiç
memnun olmadıklarını ortaya koymuştu.
Kişiselleştirme
tekliflerine rağmen, yanıt veren tüketiciler tekliflere karşı genelde
açık fikirli davranmışlar, yüzde 60’ın üstünde bir grup bazı özel
konularda yaptıkları araştırmalar sonucu rakiplerin cazip önerilerini
dikkate alabileceklerini ifade etmişler. Özellikle restoran araştırması
yapanlarda bu oran yüzde 73’leri buluyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder